Mustafa, Şemsi Efendi Okulu son sınıfa giderken, bir gün sınıf öğretmeni bugün
okula bir müfettişin geleceğini, ona karşı saygılı olmalarını, soracağı sorulara
doğru cevap vermelerini söyledi. Eğer bilmiyorlarsa kesinlikle parmak
kaldırmamalarını ihtar etti. İlk dersten sonraki teneffüste öğrenciler arasında
konuşulan tek konu müfettişin sınıfta ne gibi bir soru sorabileceğiydi.
Müfettişin sorduğu bir sorunun bile bilinememesi, kötü bir intiba bırakırdı .
Bu durumda Mustafa, çalışkan öğrenciler arasında ön plana çıkıyor ve
arkadaşlarına müfettişin sorduğu en zor soruyu bile doğru cevaplandıracağı
sözünü veriyordu.
İkinci ders, ikinci teneffüs derken, üçüncü dersin ortalarına doğru kapı
çalındı ve müfettiş sınıfa girdi. Müfettiş, öğretmenle bir süre konuştuktan
sonra sınıfa dönerek ilk soruyu sordu: Osmanlı Devleti, Avrupa'yı fethetmek
istedi ama neden başarılı olamadı?
Belki bu soru öğrenciler için, biraz ağır bir soruydu ama ağırlıkların
kaldırılıp kaldırılamayacağı yani sorunun cevaplandırılıp
cevaplandırılamayacağı da böyle bir soru sorulmadan bilinemezdi. Bu soru için,
sınıfın en çalışkan dört öğrencisi parmak kaldırdı. Bunların arasında Mustafa
da vardı. Aslında müfettiş sınıfa girip öğretmenle konuşurken, orta sıralarda
oturan sarı saçlı, mavi gözlü ve o mavi gözlerinden zeka fışkıran öğrenciyi
hemen fark etmişti. Müfettiş, nedense bu sarışın öğrenciye parmak kaldırmasına
rağmen, söz hakkı vermemiş, parmak kaldıran başka bir öğrenceden sorduğu
sorunun cevabını istemişti. O öğrenci de, müfettişin beklediği bir şablon
içinde soruyu cevaplamıştı.
İkinci soru, ilk sorudan çok daha zor olmalıydı. Bir devlet çıksa, diyelim ki,
bu Osmanlı Devleti olsun, dünyaya hakim olsa, bu durum ebediyete kadar devam
eder mi?
Mustafa olaya bu paralelde dik bir çizgi çekmek ihtiyacını hissetmişti.
Birbirine paralel giden iki doğru bu dik çizgiyle kesişmeliydi. Mustafa'nın
parmak kaldırıp söz isteyerek soruya verdiği cevap şu oldu:
" Hayır, etmez. Bırak ebediyeti elli yıl bile devam etmez. Her ne için
olursa olsun, başka milletleri boyunduruk altına almak, onları köle durumuna
düşürmenin adı emperyalizmdir. Her millet kendi sınırları içinde özgür ve
bağımsız yaşamalıdır. Yaşasın özgürlük, yaşasın bağımsızlık!.."
Mustafa'nın büyük bir coşku içinde söylediği bu sözler üzerine müfettiş, bir
süre öğretmenle konuştuktan sonra, Mustafa'nın yanına giderek, O'nu alnından
öptü.
" Yaşa Mustafa! Türk Milleti, senin gibi son derece bilgili, kültürlü ve
düşüncesini korkmadan söyleyebilen, çağdaş yeni nesil gençlere emanet
edilecektir. Sen Türk Milli Eğitimi'nin gururusun. "
Bu içerik Serdar Yıldırım tarafından eklendi , 3500 kez okundu.