Değerli öğretmen arkadaşlarım, sayın veliler ve sevgili öğrenciler;
Okulumuz Anasınıfı öğretmen ve öğrencilerinin hazırlamış olduğu, mayıs ayının II. haftasında kutlanan "Anneler Günü" programımıza hoş geldiniz.
Değerli misafirler;
Annelerimiz bizim saygı ve hürmete en layık olan varlıklarımızdır. Çünkü onların bizler üzerinde emeği çoktur. İnsan ki doğumundan yetişmesine kadar en çok emek harcanan ve bakımı meşakkatli bir varlıktır. Bütün bu zahmetli sürece rağmen onlar, hiç bir zaman anne oldukları için şikâyet etmezler. Bizim daha sağlıklı olmamız için gerekirse aç, susuz ve uykusuz kalırlar.
Annelerimize ve büyüklerimize karşı saygımız daim olmalıdır. Onlara sadece gençliliklerinde değil, yaşlandıklarında da saygı göstermeliyiz.
Değerli misafirler;
Sizlere anne hakkını, hukukunu ve sadakatini en güzel şekilde anlatan bir hikaye anlatmak istiyorum;
Yemen ülkesinin Karan köyünde Üveys adlı bir genç yaşardı. Deve çobanlığı yapan, çok yoksul bir gençti. Yaşlı anasından başka kimsesi yoktu. Yoksul olmasına yoksuldu ama, dağ gibi bir imanı vardı. Peygamberimizi görmeden Müslüman olmuştu.
Üveys putlara tapmıyordu. Sürekli çöllerde dolaşıyor, Allah'a ibadet etmekle vakit geçiriyordu. Karan köyünde Üveys ve annesinden başka herkes putlara tapıyordu. Üveys onlarla mücadele ediyor, bıkmadan insanlara İslâm'ı anlatıyordu.
Böylece yıllar geçti. Üveys orta yaşlı bir adam oldu. Annesi ise çok yaşlandı. Üveys'in dindarlığı gittikçe arttı. Sonunda Allah'ın büyük velilerinden oldu. Ünü her tarafa yayıldı. Herkes onu Üveys el-Karanî diye çağırmaya başladı.
Ancak ne yazık ki Üveys mutlu değildi. Çünkü Peygamberimizden çok uzak bir yerde yaşıyordu. Hâlbuki Peygamberimizi görmek, onunla konuşmak istiyordu. Peygamberimizi çok özlemişti. Ama yaşlı annesini bırakıp Medine'ye, Peygamberimizin yanına gidemezdi. Annesine bakacak kimsesi yoktu.
Üveys bir gün dayanamadı. Yaşlı annesinin önünde diz çöktü:
- Anneciğim! Artık dayanacak gücüm kalmadı. Peygamber efendimizi görmek istiyorum. Lütfen izin ver! diye konuştu.
Üveysin annesi duygusal bir sesle:
- Oğlum, Bu yaşlı, hasta anneni kime bırakıp gideceksin? diye karşılık verdi.
- Çabuk gider gelirim. Fazla vaktimi almaz. dedi. Üveys.
Üveys'in annesi hüzünle gülümsedi. Sonra:
- Benim melek evlâdım! Peygamber aşkı senin aklını başından almış. Burası ile Medine arasında kilometrelerce yol var. Haftalar sürer senin yolculuğun. Ayrıca yayan gitmen lâzım. Ne bir deven, ne de bir atın var. O sıcak çöllerde aç, susuz ve bineksiz nasıl günlerce yolculuk yaparsın? diye sözlerini sürdürdü...
Üveys kararlılıkla:
- Peygamber efendimizi bir kere bile olsa görmek için her türlü sıkıntıya hazırım! dedi. Yeter ki sen izin ver...
Üveys'in annesi çaresizlik içinde:
- Pekâlâ git oğlum, Madem çok istiyorsun, git... Ancak bir şartım var. diye konuştu.
Üveys sevinçle annesinin elini öptü. Gülerek:
- Her şartın başım üstüne! dedi. Şartın ne?
- Medine'ye gidince doğruca Peygamberimizin evine varacaksın. Kapıyı çalacaksın. Eğer Peygamberimiz evde değilse, hemen geri döneceksin. Beklemek yok. Anlaştık mı?
- Anlaştık.
- Söz veriyor musun?
- Evet.
Üveys hazırlığını yaptı ve yola koyuldu. Günlerce ve haftalarca çölde yolculuk yaptı. Yorulmak nedir bilmedi. Aç kaldı, susuz kaldı, terledi, dersimiz.com kum fırtınalarına yakalandı. Ama bunların hiçbirine aldırmadı.
Sonunda bir sabah Medine vardı. Peygamberimizin evini sora sora buldu. Kapısını heyecanla çaldı. Kapıyı Peygamberimizin hanımı açtı. Üveys heyecanla:
- Resulullah evde mi? diye soru.
Validemiz merakla bu garip adama baktı. Yavaşça:
- Sen kimsin? diyerek soruya soru ile cevap verdi.
- Adım Üveys el-Karanî... Deve çobanıyım. Resulullah'ı görmeye geldim.
- Yabancısın o hâlde.
- Evet. Yemen'den geldim.
Validemiz hayretle Üveys'e baktı. Şaşkın bir ses tonuyla:
- Yemen'den ta buraya kadar sadece Peygamberi görmeye geldin, öyle mi? diye mırıldandı.
Üveys, mahzunca başını salladı. Kalbi heyecandan yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Biraz sonra sevgili efendisini görecekti çünkü. Canından çok sevdiği Peygamberini görecekti. Yıllardır bu günün özlemiyle yaşamıştı.
Peygamberimizin hanımı;
- Peygamberimiz Medine dışında, onu görmek istiyorsan, beklemelisin! dedi.
Üveys'in yüzü sapsarı kesildi. Titrek bir sesle:
- Resulullah evde değil mi? diye sordu.
- Hayır.
Dünya Üveys'in başına yıkılmıştı âdeta. Kocaman adam hüngür hüngür ağlamaya başladı.
- Niye ağlıyorsun?
Üveys üzgün bir sesle:
- "Anneme söz verdim,. Resulullah'ı evde bulamazsam, hemen geri döneceğimi söyledim ona" diye konuştu.
Daha sonra Üveys:
- Resulullah'a selâmımı söyleyin lütfen! diye yalvardı. Buluşmamız ahirete kaldı artık! İnşallah Allah cennette bizi buluşturur.
Üveys ağlayarak Medine'den ayrıldı. Peygamberi görmeyi çok istemesine rağmen, annesine verdiği sözü tuttu. Çünkü o anne hakkının İslâm'da ne kadar kutsal olduğunu biliyordu. Annesini üzdüğü zaman, Allah'ı da üzmüş olacağının farkındaydı. Üveys, bunu hiçbir zaman yapmazdı. O gerçek bir Müslümandı...
Bizler Üveys el Karani'yi, Veysel Karani olarak biliriz. Annesine bu sadakatinden dolayı peygamberimiz ona mübarek hırkasını hediye etmiştir.
Değerli misafirler;
Burada sözlerime son verirken Yüce Allah'tan, Veysel Karani gibi peygamber aşığı olan, annesine saygı ve sevgiyle yaklaşan, annesine karşı sözlerinde sadakat gösteren kullardan olmayı niyaz ediyorum.
Zihni BOZKURT / Erbaa Karayaka Yunus Emre Ortaokulu Müdürü
Bu içerik Zihni BOZKURT tarafından eklendi , 11192 kez okundu.