"Dün geçmiş zaman, yarınsa gelecek
Bugünü dünden yakalamalısın.
Mademki her canlı bir gün ölecek;
Seni yaratana kul olmalısın…"
“Ben eskiden” diye başlayıp uzadıkça uzayan, ne zaman ve nerede biteceği belli olmayan sözüm ona ders verici konuşmaları, bazen de “ben senin yaşında olsam” la başlayıp, “neler, neler” yapacağının sıralanışını çok duymuşsunuzdur. Oysa eski günler gitmiş, yeni gün gelmiştir.
Başka yeni günlerin geleceğinden ne kadar emin olabiliriz.
Mevlana: “Dünya üç gündür; dün, bugün ve yarın. Dün geçti. Yarının geleceği belli değil. Öyle ise; bugünün kıymetini bil!” der.
Can Yücel, insan ömrünün bir gün olduğunu şöyle açıklar:
“Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür… O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür…”
Örnekleri daha da çoğaltmak mümkünse de konuyu dağıtmamak için bu kadarla yetinip isterseniz bir dede ile torununun konuşmalarına kulak verelim.
“Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur? ”
Dede tatlı bir gülücükle: “Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum” deyince torun:
“Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı? ” der. Dede:
“Evet yavrum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır” diye cevap verir.
Torun yeniden sorar:
“Namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden ne kastettiğini anlamadım dedeciğim. Bu ne demek açıklar mısın?”
Dede şefkatle ellerinden tuttuğu torununa:
“Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu. O çocuğun kulağına ezan okundu değil mi? İşte o ezanın namazı kılındı mı? Kılınmadı. O ezan “Namazsız ezan”dı. İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur. O da “Ezansız namaz”dır. Aslında o namazın ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına. “Bak ey insan! Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir. Boşa vakit harcama! ” ikazını yapıyordu o ezan. İşte yavrum ömür, ezanla namaz arası kadardır. Sakın boşa geçirme. Ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile boşluk bırakma! ”
“Bir yıl düştü ömrümden, ne kaldı geriye
Huzurunda âcizane oturmaktayım.
İlahım, Allah’ım, Yaratanımsın diye
Kapandım da seccademe yalvarmaktayım…”
Koca bir yıl geçti gitti.
Giderken neler götürdü?
Kapımızı çalan yeni yıla “Hoş geldin” demeden önce şairin “iki el bir baş içindir” uyarısını dikkate alıp geçen yılların nefis muhasebesini yaparak “nerden geldim, nereye gideceğim” sorularına cevap aramak, sonra da gelen yeni yıla “HOŞGELDİN YENİ YIL” demek daha anlamlı olmaz mı?
HALİL MANUŞ
Bu içerik Halil MANUŞ tarafından eklendi , 2496 kez okundu.