TÜRKLERDE TAKVİM İHTİYACI VE NEVRUZ
İnsanların hayatlarında takvim, gerekli bir
kültür unsurudur. Günümüzde bu konu bir bilim, meslek haline gelmiştir.
Geçmişte ise bu ihtiyaç bugünden farklı olarak karşı karşıya kalınan şartlara
göre şekillenmiştir. Türkler de konargöçer bir toplum olarak hayatlarını
sürdürdükleri için kır ekonomisi yapısı içinde takvimi bilmek zorundaydılar.
Böylece takvim ihtiyacı içinde bir kültür kalıbı olarak ortaya çıkmıştır.
Geçimlerini toprağa bağlı olarak sürdüren Türkler, genellikle yazın, baharın
başlangıcı ile hayvan sürülerinin otlağa çıkarılması, çiftçilik yapanların ekin
döneminin başlaması için geleneklere uygun olan bir takvim kullanmışlardır.
Bilindiği üzere, Türklerde yılların adları da, ayların adları da, hayvan
isimlerine bağlı olarak söylenmiştir. Yeni yılın başı ise 21 Mart'tır. Ancak
Güneş Yılı ile Ay Yılı arasında 13 günlük bir fark bulunduğundan, 21 Mart
tarihi, bazı topluluklarda Mart'ın 9'una, nadiren bazı topluluklarda 1 – 3
Nisan ve 21 Haziran'a tekâbül eden kutlamalara yol açmıştır.
Tabiat dinlerinin bu cins kutlamaları
bünyesine alarak kutsallaştırdığı bilinmektedir. Hanefilik özelliği taşıyan,
"Şamanlık" denilen Türklerin milli inanışında yer yer Türk
destanlarının (Ergenekon, Göç, vb.), yer yer inanışların bünyesine karışmış
olan "Yılın Başı" yahut "Yeni Gün", Türklerin Müslümanlığa
geçişi sırasında farklı anlayışlarla İslâmîleştirilmeye çalışılmıştır. Bazı
Türk topluluklarında Hz. Ali'nin doğumu, bazı Türk topluluklarında Hz. Ali ile
Hz. Fatıma'nın evliliği, bazı Türk topluluklarında isme Hz. Hüseyin'in hilâfeti
almak üzere arkadaşlarıyla hareket edip, Kerbela vakasıyla, bazılarının ise Hz.
Hasan veya Hüseyin'in doğum tarihi olarak kabul ettikleri "Mart
Dokuzu", destandan menkabeye, menkabeden efsaneye, efsaneden tevâtüre ve
oradan da kültür tavrının görünüşü olmuştur.
Nevruz, Yenisey-Orhun çevresinden, Altaylara,
oradan da Hun Türklerinin Avrupa'ya yürümesiyle Macaristan'a ve Balkanlar'a
ulaşmış, Milâttan sonra 800'den itibaren Hazar'ın güneyinden Anadolu'ya ve
Mezopotamya denilen bölgeye taşınışla birlikte yeni bir coğrafyada yaşatılmaya
başlanmıştır. Hatta son yıllarda yapılan ve yeni bir kıta da, Amerika'da
yaşayan Kızılderililer hakkında yapılan karşılaştırmalı halk bilimi
çalışmalarına göre bu coğrafyada da Nevruz aynı ruhla kutlanmaktadır. Geçmişten
gelen bu bayramın Müslüman Türkler arasında sadece gerekçesinin
İslâmîleştirilmeye çalışıldığı görülmüştür. Takvimin başlangıcı kimilerince Hz.
Nuh'a, Hz. Yunus'a, kimilerince Hz. Ali'ye bağlı yorumlara sığınılarak fakat
hep Şamanlık kalıntısı ile sürdürülmüştür.
Bu içerik Dersimiz.com tarafından eklendi , 2714 kez okundu.