PERDE I
TABLO I
SAHNE : Bir semt parkı
durumundadır. Parkta uyuyan iki çocuk vakit sabaha doğru fonda dram müziği ve
çocuklar. Bu çocuklardan birinin adı Olcayto diğerinin Salih’tir. Salih Uyanır
ve Olcayto’ya:
SALİH: Olcayto, Olcayto
haydi uyan hava çok soğuk, biraz koşalım yoksa donacağız. (Olcayto
Uyanmaz) Sana söylüyorum Olcayto.
OLCAYTO: Ne olur Salih biraz daha uyuyayım. Başım çok
ağrıyor.
SALİH: Ağrır tabi ben sana daha az iç demedim mi?
OLCAYTO: İçkiden değil be oğlum soğuktan ağrıyor, soğuktan.
Paramız olup da bir ev tutabilseydik ne
iyi olurdu, yok be oğlum nerede o şans bizde ağzına tüküreyim böyle hayatın.
SALİH: Aklıma çok kötü şeyler geliyor. Şöyle etrafıma
bakıyorum da insanlar ne güzel yaşıyor. Akşam olunca herkes sıcacık sobalarının
başında oturup televizyon seyrediyor. Süs
köpekleri kadar bile olamadık be.
OLCAYTO: Sabıkalıyız diye kimse bize iş vermiyor. Oysa
çalışıp bu hayallerimizi gerçekleştirebilirdik. Bu tiner belasından da belki
kurtulurduk.
SALİH: Duydun mu?
OLCAYTO: Neyi?
SALİH: Hani o araba camları silip bahşiş toplayana Antepli
Ahmet vardı ya…
OLCAYTO: Eeee…
SALİH: Pazar yerinde ölü bulunmuş.
OLCAYTO: Baliyi fazla koklamıştır.
SALİH: Yo ondan değil intihar etmiş.
OLCAYTO: İntihar mı etmiş?
SALİH: Evet… Anne babasının ayrılmalarını hazmedemiyordu.
İçine kapalı duygusal bir çocuktu, kimseyle konuşmazdı.
OLCAYTO: Kurtuldu desene
SALİH: Keşke başka kurtuluşları deneseydi, sigaran var mı?
OLCAYTO: Var.. (Birinci Sigarası çıkartır) Al.. Bu da bitince
bakalım ne yapacağuz.
SALİH: Birini daha dolandırırız.
OLCAYTO: Bu konuşman hoşuma gitmedi. Bu güne kadar bazı hatalarımız olduysa bu
bizim içinde bulunduğumuz ortamdandır. Üstüme giyecek bir elbise olsaydı hemen bir iş bulmuştum.
SALİH: Bak bu güzel fikir, ben eve girip bir takım elbise çalarım,
seni güzelce giydiririz, sonra da gidip bir mağazadan iş isteriz.
OLCAYTO: Hırsızlık ha?
SALİH: Ne olacak bir defadan bir şey olmaz.
OLCAYTO: bir kereden bir şey olmaz diye başlar hatalar
zinciri, en iyisi isteyelim vermezlerse o onların ayıbı, el öpmekten dudak
aşınmaz.
SALİH: Ben istemeye utanırım.
OLCAYTO: İstemeden değil hırsızlıktan utanmalıyız. Sen isteme
ben halimizi arz ederim. (Elinde gazetelerle bir emekli girer, banka oturur)
Bak bu ablayla ben konuşurum, Hoş geldin hanım abla, yanına oturabilir miyim?
Seninle bir şeyler konuşmak istiyorum da.
HANIM ABLA: Gel otur kızım, gel konuşalım. Benimde başıma ne
geldiyse insanlarla rahat diyalog kuramamaktan geldi. Cesaret işi bunlar.
Cesaretli insanları severim. Bu sebepten hiç yakın dostum olmadı, ara sıra
dırdırından bıktım, göndereceğim anasının evine.
OLCAYTO: Hanım abla…. (Sözünü keser)
HANIM ABLA: Yarın büyüyünce evleneceksiniz, sakın acele
etmeyin, anam rahmetli kocanın iyisi altı ay yaşar derdi benim ilk eşim beş ay
demeden rahmetli oldu, ikinci eşim de altı ay demeden hırsına kurban gitti,
şimdiki de altı yıldır başımın tüyünü yoluyor. Ah evlatlar ah ablam kocanın
yüzünü gördü. Bu da yerine bir yerleşse dördüncüsüne hazırlık yapacağım.
OLCAYTO: Allah gecinden versin.
HANIM ABLA: Yo… yo… öyle konuşma rahmetli anam çok haklıymış.
Babam önce iki iki de ondan sonra. O da koca yüzü görmemiş. Sürüne sürüne ölüp gitmiş zavallı.
OLCAYTO: Abla sen
kendinde misin?
HANIM ABLA: Dedemin çenesini bilmiyorum. Tek bildiğim annem
ondördüncüymüş. Boş ol deyip hatunları boşarmış. Millet Çanakkale’de savaşırken
dedem köy etrafına kazık çakarmış. Öyle bir adamın torunuyum ben çocuklar. Tanıştığınız
muhteremi iyi tanıyın.
SALİH: Biraz da biz konuşalım hanım abla, yeterince seni tanıdık.
HANIM ABLA: Manisalı Cevriye derler bana. Altı sene
cezaevinde yatıp, yedi sene tımarhane toprağı çiğnedim. İki sene Kayseri’de kalıp
pastırma fabrikasından emekli oldum. Ah çocuklar ah ablanız hiç gün yüzü
görmedi. Patlatın bakalım bir cigara.
OLCAYTO: (Salih’e) Salih bu abla manyak be dilenciden
dileniyor.
HANIM ABLA: Bir şey mi dedin delikanlı?
OLCAYTO: Yok hanım abla, iyi ki abla ile tanışmışız diyoruz,
bizi aydınlattınız sağolun. Buyurun birinci sigarası (Sigara verir)
HANIM ABLA: Fazla içmeyeyim diye paket taşımıyorum. Sağ olsun
vatandaşlarımız. Ramazan ayı haricinde bile fakir fukarayı kolluyor.
Birbirlerine silah çekeceklerine ekmek
veriyorlar. Evi olmayan fakire zenginleriniz varsa dağıtıyor, komşuları aç yatarken
kendileri tok yatmıyor, fakir fukara da azaldı bugünlerde insanlar bir
giydiğini bir daha giymiyor, bir yediğini bir daha yemiyor. Herkesin dolabı et,
tereyağı, bal börek dolu. Neydi o eski günler on kuruşa hasrettik. Şimdi ise
yastığın içi mark dolar dolu Türk parasına rağbet azaldı. Bana bir yüzlük borç
verir misiniz çocuklar?
(Olcayto İle Salih birbirlerine bakarlar)
Bakmayın öyle birbirinize. Para isteyince suratınız asıldı
değil mi? Tüfek icat oldu mertlik bozuldu. (Fondan bekçi düdük çalar)
Eyvah basıldık, bu düdük benim için çalıyor (Kaçar) İçeriye
bekçi girer) Bekçi koştuğu için nefes nefesedir)
BEKÇİ: Buradan Cevriye diye biri geçti mi?
SALİH: Geçti Efendim, şu tarafa gitti.
PERDE I
TABLO II
IŞIKLAR YANDIĞINDA OLCAYTO İLE SALİH OTURMAKTA VE EKMEK
YEMEKTEDİRLER
SALİH: Kuru kuru gitmiyor
be Olcayto.
OLCAYTO: Gider gider,
kızarmış bir tavuk göz önüne al göreceksin aynı tadı alacaksın.
SALİH: Doğru vallahi aynı tadı alıyorum.
OLCAYTO: Bizim elbise işi yattı. Adam bizden aç çıktı be.
SALİH: Doğru. Ekmeğin hepsini bitirmeyelim. Birazını akşama
saklayalım.
OLCAYTO: Ekmek değil oğlum, tavuk tavuk hem de kızarmış
tavuk. (GÜLÜŞÜRLER)
SALİH: Biraz koklayalım mı?
OLCAYTO: Koklayalım (Ekmeği
gazeteye sarıp bir kenara koyarlar, ceplerinden naylon çıkarıp tiner koklarlar)
Haydi sıra sende.
SALİH: Bırakamıyoruz şu mereti, bir gün bunun yüzünden
geberip gideceğiz.
OLCAYTO: Buna da şükür, morfin kullansak ne olacaktı daha
erken geberirdik.
SALİH: Bunu alıştıranlara lanet okuyorum. Keşke tedavi
olabilsek.
OLCAYTO: Bizim buralarda sürünmemiz kimin umurundaki, geçen
gün bizim balici Osman’ı enselemişler. Üç Gün sonra salmışlar o da çıkar çıkmaz
yine bali çekip arkadaşını öldürmüş.
SALİH: Her gün onlarca Osmanlar katılıyor aramıza. Ah şu
anneler babalar çocuklarıyla biraz daha ilgilenip de yavrularını bu batağa
sürüklemeseler. Sorumsuz anne babalarını ürünleriyiz biz.
OLCAYTO: Bir hiç uğruna yavrularını yıkan sonra da çocuklarını
sokaklara bırakan anne babalar, sizi hiç affetmeyecek bu çocuklar.
SALİH: Kafam iyi oldu, sigara versene.
OLCAYTO: kalmamış, ben gidip duraklardan izmarit toplayayım.
SALİH: Geç kalma çabuk gel. (OLCAYTO ÇIKAR) Ah şu an sıcacık
bir evim olsaydı ne kadar mutlu olurdum. Sobanın yanında saçlarını okşayan bir
annem, oğlum derslerine çalıştın mı diyen bir babam olsaydı nelerimi feda
etmezdim. Yoldan geçen insanları sahibiyle şakalaşan köpekleri, simit yiyen
çocukları kıskanırım hep sonbaharın gelişi korku verir yüreğime, ilkbaharın ılık esen rüzgarı bir başka dünyaya
götürür beni, ben kışı hiç sevmedim ki.
(BEKÇİ DÜDÜK ÇALARAK İÇERİYE GİRER SALİH’E SESLENİR)
BEKÇİ: Hey delikanlı buradan Cevriye diye biri geçit mi? Elli
Ayaşlarında biraz da tarralelli.
SALİH: (KONUŞMADA ZORLUK ÇEKER) Sen hala elli yaşındaki
Cevriye’yi mi ararsın bekçi baba. Hiç arama bulamazsın, o bir rüzgardı esti
geçti.
BEKÇİ: Sen sarhoşsun lo..
SALİH: Sarhoş muyum, yanılıyorsun bekçi baba ben hayatımda
hiç içmedim yemin ederim sana.
BEKÇİ: Yalan söyleme. Yiyecek ekmek parası bulamaz,
sokaklarda yatarsınız, içki parasını nerden bulursunuz onu bilmem, hoh de
koklayacağım.
SALİH: Hoh…
BEKÇİ: Allah… Allah… Rakı dediğin mazot kokuyor bu adam be.
Bir daha hoh de…
SALİH: Hoh…
BEKÇİ: Şimdi anladım bali çekmişsin yürü karakola ifadeni
alacağım. Cevriye’yi aramaktan vazgeçtim.
SALİH: Sahiden karakola mı götüreceksin, soba yanıyor mu
soba?
BEKÇİ: Yanıyoru yanıyor.
SALİH: Haydi yürü inşallah beni iki üç ay kış çıkana kadar
içeriye tıkarsınız. Haydi gidelim bekçi baba acele gidelim.
(BEKÇİ ŞAŞKINDIR)
BEKÇİ: Allah Allah..
Ne diyor bu çocuk anlamadım. Götürmüyorum vazgeçtim.
SALİH: Ne olur vazgeçme bekçi baba, kurbanın olayım. Benim
yaptığım suç. Götür beni.
BEKÇİ: Dur bakalım şimdi anladım seni önce karakola sonra da
hastaneye götürmeli hapishaneye değil. Yürü karakola yürü hastaneye bizim karakol misafirhanedir. Bu gece nöbetçiyim bir
de çay demleriz gel keyfim gel. Haydi yürü. (ÇIKARLAR) (BU ARA İÇERİYE ŞARKI
SÖYLEYEREK EMEKLİ MEHMET BEY GİRER)
BEKÇİ: Yaz demedim, kış demedim. Avlandım. Rakı içtim, şarap
içtim yaylandım a canım yaylandım. Sonra burnumdan geldi ağladım. Bekçi
efendini elinden zor kurtuldum. Yakalarsa gönderecek beni memlekete şu gazetelere bi göz atalım. Abov…
habere bakın ünlü manken Semiramiz Gıdıklakıs evleniyor ne haber be. İki buçuk yaşındaki küçük Şefkat şarkıcı oluyor. Kayseri
pastırmasının üstündeki çemeni yemeyin çöpe atın karısını cezalandırmak için
Kenya’ya tatile gönderdi. Allah… Allah…. İki tinerci çocuk anne ve kızını
kaçırıp öldürdü. Yakalanan tinerciler biz suçsuzuz dedi. Manisa akıl
hastanesinden kaçan tehlikeli bir deli aramızda dolaşıyor. Elli yaşlarında
üzerindeki kıyafetler tanımlanamayan delinin yerini bilenler ve ihbar edenler
delinin akrabaları tarafından bin dolar karşılığında mükafatlandırılacak ve
ayrıca Babadağa tatile gönderilecek. Aman bu güzel haber. Bin dolar bire de Babadağ’a
tatile. Nerededir bu deli acaba yakalasak da bin doların üstüne konsak. Resimde de bana çok
benziyor. (İÇERİYE OLCAYTO GİRER)
OLCAYTO: Hoş geldin hanım abla bizim arkadaş nereye gitti
hani geçen gün gördüğün.
HANIM ABLA: He.. o mu şeye gitti, tuvalete. Gel hele gel
gazete ne yazıyor Manisa akıl hastanesinden bir deli kaçmış yakalayana bin
dolar mükafat verilecekmiş. Çok tehlikeliymiş namussuz, bana da çok benziyor
gel hele bak.
OLCAYTO: Boş ver memlekette o kadar çok deli var ki hepsi
birbirine benziyor o delilerin içinde bu deli hepsinden akıllıdır.
HANIM ABLA: Yakalarsak bin dolar bize katır elli kırışırız.
OLCAYTO: Ver bakim (ŞAŞIRIR) Amanin bu deli sensiz ve
yakaladım seni.
HANIM ABLA: Ne.. ben
miyim, estağfurullah ben deli filan değilim, kendine gel oğlum kızım.
OLCAYTO: Bin dolar, kıpırdama.
HANIM ABLA: İyi işte kızım, yakala beni elli elli kırışırız.
OLCAYTO: Elli elli değil beş yüz beş yüz.
HANIM ABLA: Yok o kadar parayı ben taşıyamam. Bankalara da
güven olmuyor. Has edip dolandırıyorlar.
En iyisi yastığın altına koyarım. Sahi bu ben miyim kadar da güzel çıkmışım be.
Şu arkamdakiler de birine benziyoruz ama bir türlü çıkartamıyorum ha sahi
burunun kestiğim fabrika sahibi patronum. İyi adamdı.
OLCAYTO: Şimdi seni karakola teslim edeyim sonra bin doları
aldığımızda yarısını sana getiririm bu aramızda kalsın yoksa gaspa sokarlar
gırtlağımızda kalır.
HANIM ABLA: Karakol buraya gelesin bugüne bugün burada bin
dolarlık bir hediye var, değerimizi düşürmeyelim önce para diyelim. Versene bir
cigara.
OLCAYTO: İzmarit var. uğraklardan topladım.
HANIM ABLA: Fark etmez, Müslüman’ın malı ortaktır. Akıllı bir
iş yapıyoruz değil mi? Ben ara sıra böyle akıllı işler yaparım, geçen gün
yolda, yürürken bir vatandaşı arabasının lastiğinin takarken gördüm. Lastiği
bir türlü takamıyordu. Bijonları kaybetmiş. Dedim ablam ne arıyorsun? Bijonları
kaybettim lastiği takamıyorum, dedi. Ben de güldüm. Dedim ki abicim her
lastikten birer bijon sök bu lastiği tak yürü git dedim. Adam şaşırdı yahu
ablacım iki saattir düşünüyorum bir türlü ne yapacağımı karar veremedim hay
aklınla bin yaşa dedi. Dedim abicim biz deliyiz ama senin gibi aptal değiliz.
OLCAYTO: İyi demişsin sen burada bejle ben bekçiyi çağırıp
geleyim. Nefes nefese seni arıyordu. Onu da sevindirmiş oluruz.
HANIM ABLA: Sevinsin sevinsin koş çağır ben burada beklerim
hemen koş. (OLCAYTO KOŞARAK ÇIKAR) EMEKLİ O GİDİNCE AYAĞA KALKARAK ŞARKI
SÖYLEYEREK DIŞARI ÇIKARKEN} Hangimiz akıllı acaba (Seyirciye) Yaz demedim kış
demedim evlendim.
(IŞIKLAR SÖNER)
PERDE I
TABLO III
IŞIKLAR YANDIĞINDA BEKÇİ VE OLCAYTO İÇERİ GİRERLER (TELAŞLI)
BEKÇİ: Hani nerede?
OLCAYTO: Biraz önce buradaydı.
BEKÇİ: Sen deli misin be kızım.
OLCAYTO: Yok bekçi baba o adam dedi.
BEKÇİ: Hiç deli deliye teslim edilir mi? Kaçmış işte.
OLCAYTO: Bin dolar da gitti.
BEKÇİ: Biraz önce senin arkadaşını da yakaladım, mazot içmiş.
Karakola götürürken o da elimden kaçtı. Hep rambo gibi bir bekçi olmayı
düşünürdüm. Beceriksizin biriyim ben. Aldığım
maaşın hakkını veremiyorum. (AĞLAMAYA BAŞLAR)
OLCAYTO: Ağlama bekçi baba henüz zaman geçmiş değil. Daha
gençsin.
BEKÇİ: Ne zaman be… İki ay sonra emekli oluyorum. Saçımın
kılları ağardı ben hala rambo bekçi olamadım. (BU ARA İÇERİYE EMEKLİ DELİ GİRER)
HANIM ABLA: Ağlamana dayanamadım bekçi kardeş senin kahraman
olmam engelleyemem, bir deli için bu arzuların yerine gelmiyorsa işini
seviyorsan, işini engelliyorsam ben işte sana geldim. Bazı sahte kahramanlar
vardır. Allah bizi onlardan korusun. Her şey vatan içinse işte kahramanlık
odur. Her şey yoksulu doyurmak içinse işte kahramanlık odur. Her şey yoksulu
doyurmak içinse işte kahramanlık odur. Her şey birbirimizi kandırmaksa işte
delilik budur. Ben deli başkaları zır deli. Ben bu deliliği kimseden satın
almadım bu deliliği bana sattılar. Kendi dünyamda işler kurdum. Cinayetler
işledim, sevgiyi işledim, kendi kendimi emekli ettim. Banka kuyruklarında
emeklinin kendisi oldum, Çanakkale’de savaştım. Kıbrıs’ta barış elimi uzattım.
Ben bu deliliği satın almadım, bana bu deliliği sattılar bana bu deliliği
sattılar.
BEKÇİ: Ben bu sözlerden bir ley anlamadım.
OLCAYTO: Tutukla onu bekçi baba elimizden kaçırmayalım. Yoksa
paralarda kaçar
BEKÇİ: Ne parası?
OLCAYTO: Yakalayana ödül vardı ya hem de bin dolar.
BEKÇİ: Bu abla bin dolar etmez be. Kim verir buna bin dolar.
Yürü karakola. Havaleyi ben arkadan gönderirim. Hemen gidip akrabalarını
bulayım.
OLCAYTO: Yürü karakola havaleyi ben arkadan gönderirim. Hemen
gidip akrabalarını bulayım.
HANIM ABLA: Eksik olması ha, yarınsının tamamını isterim.
OLCAYTO: Sen merak etme üstadım bir söz verdik mi adam gibi
söz veririz.
HANIM ABLA: Hakkını helal et kızım. Biz de sevdiklerimizi
adam gibi severiz.
BEKÇİ: Yürü fazla söz etme. Rambo bekçinin elinden kimse
kaçamaz. Biz yakaladık mı adam gibi yakalarız. (ÇIKARLAR).
OLCAYTO: Şimdi asayiş
ber kemal biz balimizi tinerimizi çekelim keyfimize bakalım. DIŞARINDAN BİR SES
BU SALİH’İN SESİDİR
SALİH: Hişt… hişt…
OLCAYTO: Kim o…
SALİH: Benim … benim gittiler mi?
OLCAYTO: Gittiler, gittiler gel.
(SALİH İÇERİYE GİRER)
SALİH: Bekçinin
elinden kaçtım.
OLCAYTO: İyi ettin yoksa beni arkadaşsız bırakacaktın. Haydi
gel çekelin.
(TİNER ÇEKMEYE BAŞLARLAR. KAFAYI BULUNCA BİRBİRLERİYLE
KAVGAYA BAŞLARLAR)
SALİH: Sana hepsini çek mi dedim.
OLCAYTO: Bu bana ait sen karışamazsın.
SALİH: Ver onu bana.
OLCAYTO: Çek elini (Yumruk atar)
(BU ARA İÇERİYE BİR ADAM GİRER. KAVGAYI GÖRÜR AYIRMAK İSTER.
ADAM AYNI MAHALLEDE OTURAN ÖĞRETMEN RIZADIR)
RIZA BEY: Çocuklar ne yapıyorsunuz? Bırakın kavgayı birbirinizi
öldüreceksiniz.
SALİH: Karışma bize.
RIZA BEY: Şimdi karakola haber veririm.
SALİH: Sana karışma dedim. Vay be sen bir moruksun hem de
bize karışıyorsun.
OLCAYTO: Çantası da
var. Ver o çantayı bize.
RIZA BEY: Hayır yapmayın, bu yaptığınız suçtur.
SALİH: Suç mu? Sen hangi suçtan bahsediyorsun, bizim
yaptığımız suç öyle mi? Asıl suçları görmüyorsunuz, bizi sadede acıyorsunuz,
biz değiliz siz suçlusunuz geç şöyle konuş bizimle, siz suçlu değilsiniz de,
sizi seviyoruz da, bu toplum sizi bu
hale getirdi de.
RIZA BEY: Doğru, doğru… Siz suçlu değilsiniz.
SALİH: Yalan söylüyorsun, yürekten konuşmuyorsun. Korktuğum
için konuşmuyorsun. Bizden kurtulmak için konuşuyorsun. Bizden kurtulmak için
konuşuyorsun.
OLCAYTO: Seni tanıdım sen öğretmen Rıza’sın. Hem de ilkokul
öğretmeni, bizim babamız olru musun. Babalarımız bizi sevmediler.
RIZA BEY: Olurum… Olurum..
SALİH: Yine yalan söylüyorsun. Bizim anamız babamız sevenimiz
kim biliyor musun şu elimizdeki gördüklerin. Ancak onu kullandığımızda
acılarımız azalıyor.
OLCAYTO: Sen hiç öğrencilerine uyuşturucunun ne olduğunu anlattın
mı? Sen hiç sokak çocuklarını gördüğünde yanaklarına bir öpücük kondurdun mu?
Ha.. söyle (BIÇAKLARINI
ÇIKARIRLAR)
SALİH: İnsan sadece kurlun ve bıçakla ölmez, ölseler bile bir
defa ölürler, ama biz her gün bin defa ölüyoruz, bin defa..
RIZA BEY: Hayır yapmayın ne olur yapmayın
OLCAYTO: Seni öldürürsek yarın bütün gazeteler bizden
bahsederler, meşhur oluruz. Bizden kimi acıyarak bahseder, kimi nefretle, ama
biz iki kelimenin arasında kimliğimizi ararız. Sen suskunların kurbanısın bizim
değil. (SERPİL HOCAYA SALDIRIR)
Hepimizin vuruşu bu
benim vuruşum değil, insanların vuruşu, bu vuruşun benim değil, suskunların
vuru, toplumun vuruşu (DRAM MÜZİĞİ BAŞLAR) alın yargılayı beni, idam edin hiç
umurumda değil bir ölüyü bin defa sehpaya çeksen de o insan bir defa ölür.
SALİH: Öldürdün onu.
OLCAYTO: Onu ben öldürmedim ki.
IŞIKLAR SÖNER
PERDE 2
TABLO 4
SAHNE AYNIDIR PERDE AÇILDIĞINDA DIŞARIDAN BEKÇİNİ DÜDÜK SESİ
GELİR HANIM ABLA DELİ YİNE PARKTA GAZETE OKUMAKTADIR. BEKÇİ İÇERİYE GİRER HANIM
ABLAYA:
BEKÇİ: Selamun aleyküm Ablam.
HANIM ABLA: Aleyküm Selam, baş komiserim.
BEKÇİ: Baş komser mi? Beni şımartıyorsunuz dostum.
HANIM ABLA: Karakolda bana iyi davrandınız bende sana rütbe
taktım. Ben hiçbir iyiliğin altında kalmam.
BEKÇİ: Altı ay yattın çıktın değil mi?
HANIM ABLA: Mahkeme filan olmadı, tekrar beni memleketim
Manisa’ya gönderdiler. Hastanede tedavi gördüm. Baş hekim de haydi sen
iyileştin artık deyip beni azat etti, sen d beni bundan sonra yakalayamazsın
işin kolaylaştı.
BEKÇİ: Ne kolaylaşması hanımefendi, parkta yaşayan o iki tinerci var ya bir öğretmeni öldürdüler,
o günden beri kayıplar, onları yakalamadan emekli olmayacağım. Maktulün
yakınlarına söz verdim.
HANIM ABLA: Öğretmenimi öldürdüler vay hainler vay, yakalasam
onları da ben gebertirim.
BEKÇİ: Sakın ha.. Elini kana bulama memlekette kanun var.
Onların ceasını kanun veri sen değil. Haberin olsun buralarda onlara rastlarsan
hemen bize haber ver başka canlar yakmasınlar.
HANIM ABLA: Fena çocuk değillerdi, niye böyle yaptılar
anlamadım.
BEKÇİ: Anlasan şaşırdım doğrusu çocuklar tinerciyim tinerci.
Bunlardan sokaklarda yüzlerce var. Anne babaların bu çocuklara salıp çıkması
gerekir, her şey devletten beklenmez ki.
HANIM ABLA: Avukat gibi konuştun üstat. Ben de içini sana bir
döksem buz olur erirsin. Ben bu hale niye düştüm dersin.
BEKÇİ: Bilmem ki akılsız kafandan düşmüşsündür.
HANIM ABLA: Sen hala Rambo olamamışsın, Rambo olsaydın
ikisini de yakalardın.
BEKÇİ: Daha işin başındayız, yaptığımız istihbaratlara göre
ara sıra yine bu parka gelip giderler mi, yalancı ramazandan öğrendim. Ramazan
parklardan sorumlu özel istihbarat müdürü yaptım.
HANIM ABLA: Sen Ramazanı, inşallah doğru istihbarat alıyorsundur,
ona kırk yalan Ramazan derler be köpek havladıkça yalan söyler.
BEKÇİ: Bir de buralara gelip bu çocuklara uyuşturucu veren
biri varmış. Kör Remzi diyorlarmış. Ondan da bilgin olsun.
HANIM ABLA: Kör Remzi.
BEKÇİ: Tanıyor musun?
HANIM ABLA: Benim kaynım olurdu, bana bir sürü borcu var
ödemiyor. Bu yüzden benden yıllardır onu görmüyorum, elime bir geçirsem.
BEKÇİ: O gelmediği zamanlar Şehmuz diye birini göndermiş. Oda
çok tehlikeliymiş.
HANIM ABLA: Şehmuz.. Jiletçi Şehmuz.
BEKÇİ: Onu da mı tanıyorsun?
HANIM ABLA: Bana silah sıktı namussuz sol ayağımdan yaraladı.
Hala kurşun içeride. Onu elime bir geçirirsem gırtlağını keseceğim.
BEKÇİ: Aman ha.. Memlekette kanın var görevli bekçi var elini
kana bulama.
HANIM ABLA: Onu kimseye bırakmam, o iş bana yakışır.
BEKÇİ: Sen de pek düzgün bir adama benzemiyordun be kardeşim
herkesi tanıyorsun.
HANIM ABLA: Kör Remzi yıktı benim yuvamı. Onun yüzünden on
dört yıldır oğlumu göremiyorum. Bir çok defa kıstırdım ama, bir türlü işini
bitiremedim. Oğlumun da ne olduğunu bilmiyorum. Öldü mü, hayatta mı hiçbir haber yok.
BEKÇİ: Bir de oğlun vardı ha…
HANIM ABLA: Hem de aslan gibi… ben niye böyle oldum sanıyorsun,
dengesiz bir eşim vardı. Eve her gelişinde kavga çıkarırdı, yapma bey çocuğun
yanında tartışmayalım derdim dinlemezdi. Kayınımla kafa lafaya verirler benimle
dalag geçerlerdi. Hiçbir zaman evime eli boş gelmedi ama burnumdan da getirdi.
Daha çok şey istiyorlardı benden.
BEKÇİ: Sonra…?
HANIM ABLA: Yine bir iş dönüşüydü kapıyı açar açmaz. Sen en
biçim kadınsın daha bir evini bakamıyorsun ayrılacağım senden zengin biriyle
evleneceğim dediğinde gözümün önünden film şeritleri geçmeye başladı.
BEKÇİ: Sonra…
HANIM ABLA: Sonrası hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde Manisa
Ruh ve sinir Hastalıkları Hastanesinde on senedir kalmakta olduğumu öğrendim. Bir
sürü kader kurbanları. İşte orada insanları tanıdım. İnsanlığı tanıdım. Bir
sigarayı paylaşan delileri tanıdım.
BEKÇİ: Ya… oğlunun adı Salih’ti..
HANIM ABLA: Evet. Onun adı Salih’ti küçük Salih, minik Salih.
BEKÇİ: Şu tinerci çocuklardan birinin adı da Salih’ti. Senin
oğlun olmasın abla.
HANIM ABLA: Yok canım Salih tiner kullanmazdı. (düşünceli)
BEKÇİ: Allah… Allah… O zaman tabi ki kullanmazdı.
HANIM ABLA: Şeytana mı uydu dersin.
BEKÇİ: Şeytanlara uymuştur. (BU ARADA İÇERİYE SALİH GİRER BİTKİNDİR) Aha..
.geldi… (SALİH EMEKLİNİN YANINA OTURUR BEKÇİ SİLAHINI ÇEKER) Kıpırdama seni
tutukluyorum. Öğretmen Serpil’i öldürdünüz.
SALİH: Öldürdü… Öğretmen Serpil’i arkadaşım öldürdü ve
yakalandık, arkadaşım şunu itiraf etti,
beni de serbest bıraktılar işte kağıtlar. (MAHKEME KARARINI UZATIR)
BEKÇİ: Doğru beraat etmişsin. (BEKÇİ MAHKEME KARARINI OKURKEN
SALİH’İN SOYADI ADI GÖZÜNE ÇARPAR, HEYECANLA EMEKLİDEN NÜFUSUNU İSTER) versene
nüfusunu.
HANIM ABLA: Niye vereyim bekçi efendi?
BEKÇİ: Şu an görevdeyim ne diyorsam onu yap bu bir emirdir.
HANIM ABLA: Allah… Allah.. Yine Rambolaştın ne güzel
konuyorduk (Verir)
BEKÇİ: Cevriye ELVEREN, Salih ELVEREN. İşte şimdi Rambolaştım
bu senin oğlun be… Doğum yeri Manisa senin oğlun heyt… Nasıl bekçiyim ama
istihbarat diye buna derler işte. Şimdi emekli oldum final güzeldi haydi bana
eyvallah. (DÜDÜK ÇALARAK ÇIKAR)
HANIM ABLA: Oğlum ha.. Oğlum artık bundan sonra yaşayacağız
şükür kavuşturana (SARILIR) Şükür yaradana.
SALİH: Anne.
HANIM ABLA: Söyle oğlum
SALİH: Ben hiç yaşamadım ki
IŞIKLAR SÖNER
PERDE 2
TABLO 5
IŞIKLAR YANDIĞINDA SALİH VE BABASI BANKTA OTURMAKTADIRLAR.
SALİH BAŞINI ANASININ KUCAĞINA KOYMUŞ UYUMAKTADIR. EMEKLİ SİGARA İÇMEKTEDİR.
SAHNE BİR MÜDDET SESSİZ KALIR MÜZİK DEVAM EDER. ANNE SALİH’İ UYANDIRMAK İSTER.
HANIM ABLA: Salih… Salih…
(SALİH UYANMAZ, SALİH ÖLMÜŞTÜR) Oğlum haydi uyan, güneş
birazdan doğacak. Uyan oğlum (SES YOK
SALİH’İN BAŞINI KALDIRIR) Salih ne ne… Salih ölmüş… Salih….Salih….Salih….
(LOŞ IŞIK ŞİİR)
ŞİİRLER YAZARDIM ŞİİRLER SANA
ELVEDA DİYORUM GARİP ANAM
KARNIN AÇ MI DİYE SORMADIM SANA
EVLADA DİYORUM VEDA SANA
PARKLARI MEKAN TUTTUM
SOĞUKLA KOYUN KOYUNA
ANNEMİ ÇOK ÖZLEDİM
YİNE DALDIM OYUNA
BİR KERECİK GÖRDÜM YA
SELAM OLSUN ANAMA
AÇMADI ELLERİMDE TOMURCUK ÇİÇEKLERİM
BEN ÖNCEDEN GİDİYORUM
ANNE SENİ BEKLERİM
YIKMAYIN YUVALARI
HARABELER KALMASIN
ARKADA GÖZLÜ YAŞLI
YAVRUCUKLAR KALMASIN
ŞİİRLER YAZARDIM ŞİİRLER SANA
ELVEDA DİYORUM GARİP ANAMA
KARNIN AÇ MI DİYE SORMADIM SANA
ELVEDA DİYORUM ELVEDA SANA
ŞİİR BİTER EMEKLİ CEBİNDEN GAZETE ÇIKARIR OĞLUNUN ÜZERİNİ
ÖRTER SELAM DURUR
HANIM ABLA: Güle güle oğlum… güle güle yavrum
(IŞIKLAR SÖNER)
Bu içerik Dersimiz.com tarafından eklendi , 8111 kez okundu.